28 Aralık 2015 Pazartesi

VÜCUT GELİŞTİRME SPORU VE İNSAN SAĞLIĞI

Vücut geliştirme ve yapılan egzersizler sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmezdir .vücut geliştirme sporunu insanlar için önemli kılan bir çok faydası sayılabilir. Günümüzde vücut geliştirmenin insan sağlığına zararlımıdır yoksa yaralı bir spor mu vücut geliştirme sporu yapılırken besin olarak  protein tozu karbonhidrat tozu vb besin destek ürünlerinin alınması zararlı mı  yoksa yararlı mı vücut geliştirme sporunu her kütlede ki insanlar için mümkün mü değil mi gibi bir çok soru sorulmakta ve bu soruların net bir cevabı  henüz net bir şekilde bulunamamıştır.oysa  insanlık tarihine bakıldığında insanlık tarihi kadar eski bir spor söz konusu  insanlar ağır kütleleri kaldırdıklarında vücutlarının geliştiğini iştahlarının açıldığını daha kolay uyuyabildiklerini tarihin ilk dönemlerinde öğrenmişlerdir. Vücut geliştirme sporu tarihi gelişimine bakıldığında insanların bu sporla ilgili birçok alet ve ekipmanı üretmesi ile günümüze kadar taşınmıştır. Günümüzde ise modern teknikler kullanılarak bir çok çeşit alet üretilmiş ve günümüz modern insanının hizmetine sunulmuştur.
Akdeniz üniversitesi  fitness salonu  danışmanı  hasan astar’a göre  günümüzde vücut geliştirme sporunun  insanlar için önemi henüz anlaşılamamış ve bu nedenle bu vücut geliştirme sporu üzerinde bu kadar asılsız ve anlaşılmaz tartışmalar sürdürülmektedir. Eğer insanlar vücut geliştirme sporunun sağlıkları için getirdiği yararları kavrayabilmiş olsalardı hiç  böyle asılsız tartışmalar yaşanmazdı. Vücut geliştirme sporu her kilo da her boyda engelli olsa bile  doğru program ve beslenme ile her insanın yapabileceği bir spor dalıdır. fakat doğru plan ve beslenme ile yapılmayan bir vücut geliştirme sporu insanlara bir fayda sağlamaz hatta zarar bile verebilir.bu nedenle program ve beslenme bu sporun ana unsurlarındandır.vücut geliştirmenin insan sağlığına  olan faydalarını sıralayacak olursak :
Vücut geliştirme metabolizmayı hızlandırır kilo verme –almayı hızlandırır.
Vücut geliştirme çalışılırsa daha çok kas yapılır ve kas aktif bir doku yani her vücut geliştirme sporu yapıldığında alınan besinlerin kaloriye dönme hızı artar buda insanın vücuduna artı bir güç olarak yansır.  sporun ağırlığı ve tekrarı ne kadar fazla ise metabolizmanın hızı o kadar artar  bu durum metabolizmanın daha sağlıklı ve dengeli olmasını sağlar. Dengeli ve sağlıklı bir metabolizmaya sahip insanların kilo alması ve kilo vermesi daha dengeli ve hızlı olur. ama dikkat edilmesi gerekilen bir durum var oda planlı olarak yapılmayan bir ağırlık kaldırma vb çalışma metabolizmayı bozabilir. Bu nedenle sporcuların dengeli planlı olarak çalışmaları gerekmektedir.
Vücut geliştirme sakatlanma riskini azaltır.
Vücut geliştirme çalışmak  kasları eklemleri kemikleri ve tendonları güçlendirir. Bunların güçlü olması vücudun güçlü ve dirençli olmasını sağlar.güçlü ve dirençli kasların sakatlanması çok zordur. Bu da sakatlık riskini en  aza indiren etkenlerdendir.
Vücut geliştirme düzgün ve atletik bir fiziğe sahip olmanızı sağlar
Vücut geliştirme sporu çalışıldığı zaman en çok hızlı kasılan kas fiberleriniz büyür. kasların büyümesinin yanı sıra sinir sistemi kasları daha etkili kullanmaya başlar. Hem kasların büyümesi hem de sinir sisteminin kasları hızlı kullanması insanı daha güçlü kılar. Aynı zamanda belli bir zaman vücut geliştirme sporunu yapan insanlar daha atletik ve güzel görünümlü bir vücuda sahip olabilirler. Atletik ve düzgün bir vücuda sahip olmak hem kadınların hem erkelerin hayalini kurdukları bir durumdur. son olarak vücut geliştirme sporunun insan sağlığına sağladığı yararları şöyle özetleyebiliriz: 
§  Kişinin boş alışkanlıklarından kurtulmasını sağlar.
§  Kişiye özgüven sağlar hem özel hem iş hayatında başarılı olmasını sağlar
§  Hayatı  disiplin altına alır.
§  Yaşam enerjisi artar ve olduğundan daha genç görünürsünüz.  Gibi bir çok sebebi vücut geliştirme sporunun yapılması için gerekli olan nedenler olarak görmekteyiz  ve tüm bunlara bakıldığında  vücut geliştirme sporunun her insan için taşıdığı önemi görmekteyiz vücut geliştirme sporu bir hobi değil bir gereklilik olarak karşımızda durmaktadır. 
                                          Akdeniz üniversitesi fitness salonu danışman eğitim görevlisi

                                                                                        Hasan Astar


HABER :HALİL YAKŞİ

ENGELLER ALANYA DA AŞILDI

Türkiye engelliler federasyonu tarafında Alanya belediyesinin ev sahipliğinde Türkiye engelliler yüzme şampiyonası Alanya olimpik yüzme havuzunda başladı.18 il 25 kulüpten 49 ‘u kadın toplam 128 sporcu kendilerini RİO şampiyonasına götürecek ödülü kazanmak için kıyasıya yarıştı.
Yarışmada 100 metre serbest 50 metre kelebek 100 metre kurbağalama  50 metre  serbest 100 metre sırt ve 150 metre ferdi olmak üzere 5 dalda düzenlendi. Şampiyonanın açılışına Alanya kaymakamı Hasan Tanrıseven Türkiye engelliler spor federasyonu başkanı arif ümit Uztürk  Alanya gençlik hizmetleri  ve spor müdürü Erdal Tamak katıldı açılış  konuşmasını gerçekleştiren Türkiye bedensel engelliler spor federasyonu başkanı arif uztürk  şampiyonanın Alanya da gerçekleşmesine vesile olan her zaman engellilerin yanında yer alan Alanya belediye başkanı  Adem murat yücel ‘e ve Alanya kaymakamı sayın Hasan Tanrıseven’e teşekkür ediyorum. Sporcularımıza başarılar diliyorum diye konuştu.

ŞAMPİYONLAR RİO YOLCUSU :Şampiyonaya katılan Dünya üçüncülüğü, Olimpiyat yedinciliği, Avrupa Şampiyonası birinciliği ve ikinciliği olan Beytullah Eroğlu; 50 metre kelebek, 50 metre serbest, 50 metre sırt ve 200 metre karışık kategorilerinde yarışarak birinci oldu. Şampiyonaya katılan Dünya altıncılığı ve sekizinciliği, Avrupa Şampiyonası üçüncülüğü olan Özlem Kaya; 50 metre serbest, 50 metre kelebek, 100 metre Rio Olimpiyat Kupası için gereken kotayı aşarak Rio’ya katılmayı hak kazandılar. Şampiyonanın sonunda dereceye giren sporculara federasyon yetkilileri tarafından ödülleri verildi.

                  şampiyonaya katılan Şanlı urfa büyükşehir belediyesi engelliler takımı 
HABER :HALİL YAKŞİ

ALANYASPORA KENDİ EVİNDE ADANA DARBESİ

PTT 1. Ligde mücadele eden Alanya spor ve adana spor takımları hafta sonu Alanya oba stadında karşı karşıya geldi.her iki takımda kendileri için hayati öneme sahip 3 puana ulaşmak için kıyasıya mücadele etti. Müsabaka adana sporun Alanya sporu kendi evinde 2-1 mağlup etmesi ile sona erdi.karabük spor yenilgisinin şokunu yaşayan Alanya spor için adana yenilgisi yeni bir şok oldu.
Hüseyin kaplar :çok üzgünüz  Alanya sporun yenilgisi ile sonuçlanan maçın ardından açıklama yapan Alanya teknik direktörü Hüseyin kaplar kendi sahamızda 3 puan kaybetmek bizim için üzücü birsey rakibin ilk yarıda gol atacağını biliyorduk ve ve öyle oldu ilk yarıda 1 gol yedik ve ikinci yarıda çok iyi başladık ve golü bulduk adananın ikinci golü ile 2-1 üstünlüğü sağlamasından sonra oyuncu değişiklileri ile  toparlanmaya çalıştık fakat istediğimizi elde edemedik taraftarımıza 3 puan veremediğimiz için çok üzgünüz dedi.
3 haftada 8 puan kaybettik : 3 haftada 8 puan kaybettiklerini hatırlatan kaplar tekrar seriyi yakalayıp yükselişe geçmek istediklerini belirtti. Önlerinde adana yenilgisini telafi edebilecekleri iki  maç olduğunu belirten kaplar puanlar birbirine çok yakın herkes herkesi yenebilecek güçtedir. İki maç daha kazanırsak liderliğe çıkma şansını yakalayabiliriz bunu yapmak için takım olarak bir seri daha yakalamak için çalışacaklarını söyledi.
CEZALI OYUNCULAR OYUN DÜZENİMİZİ BOZDU
Karabük maçı sonrası çıkan olaylar nedeniyle cezalı duruma düşen oyuncular ritmimizi bozdu. Karabük maçında gösterilen kartlar oyun düzenimizi tamamen değiştirdi.tüm bunlara rağmen mücadelemize devam edeceğiz. Diye konuştu.
ENGİN İPEKOĞLU :MUTLUYUZ
Adanaspor teknik direktörü engin ipekoğlu maç sonunda yaptığı açıklamada çok mutlu olduklarını ligin en iyi takımlarından Alanya sporu mağlup ederek 3 puanı almanın kendileri için mutluluk verici olduğunu söyledi. Alanya sporun kaliteli oyunculara sahip olduğunu belirten ipekoğlu buna rağmen Alanya yı yenerek 3 puanı kazanmak bizim için mutluluk verici diye konuştu.





HABER:HALİL YAKŞİ

27 Aralık 2015 Pazar

KONYAALTI DOKSAN ARTIDA YIKILDI

Bölgesel Amatör Ligi 7. Grup ekiplerinden Konyaaltı Belediyespor, Konyaaltı Belediyesi Spor Kompleksi’nde oynanan 10.hafta karşılaşmasında Ankara ekibi Turanspor’a 2-1 mağlup oldu. Maç boyunca topla daha çok oynayan taraf olan Antalya ekibi, pozisyon yaratmakta aynı derecede etkili olamayınca müsabakadan boynu bükük ayrıldı.
06 Aralık 2015 



Başlama düdüğünden itibaren topa hükmeden taraf Antalya ekibi olmasına rağmen, maçın ilk golünü misafir takım Turanspor buldu. Ev sahibi ekibin rakip yarı alanda kaptırdığı topla rakibi savunmada dengesiz yakalayan orta saha Anıl Koçak’ın derinlemesine pasında sağ çaprazda topla buluşan Kırgız futbolcu Amirov, yerden altı pasa ortaladı; savunmadan seken topu Samet kolay bir şekilde gole çevirdi (Dk. 26).

Konyaaltı Belediyespor’un gole cevap vermesi oldukça uzun sürdü. Dakikalar 75’i gösterirken, rakip yarı alandaki etkili pres nihayet sonuç verdi; takım kaptanı Ali Kıbıç savunma arkasına koşu yapan Muhammed’e “al da at” dercesine pası verdi, o da kalesini terkeden Turanspor kalecisinin solundan topu ağlarla buluşturdu.

89. dakika, ev sahibi tribünler dahil maçı izleyen hemen hemen herkesi şaşırtan bir olaya sahne oldu. 73. dakikada oyuncusu Mehmet Tosun’un ikinci sarıdan oyundan ihraç edilmesinden sonra bile sakinliğini fazla bozmayan Turanspor teknik sorumlusu Metin Günay maçın hakemi Ersan Şen tarafından “yoğun itiraz” gerekçesiyle tribüne gönderildi. Maç boyunca özellikle de yan hakemle sözlü diyalog hâlinde olan Konyaaltı Belediyespor kulübesi ise ikinci yarıya eklenen 5 dakika sonrası benzer şekilde yoğun itirazlarda bulunmasına rağmen uyarılarla geçiştirildi.

Heyecanın doruğa ulaştığı duraklama dakikaları konuk ekip için “peri masalı” tadında bir finalle son buldu. 90+3 oynanırken, ev sahibi ekip 10 kişi kalan rakibine tüm hatlarıyla yükleniyordu ki savunmada kaptırılan topun faturası ağır oldu. 67. dakikada ilk golün sahibi Samet’in yerine oyuna dahil olan 93 numaralı Muhammet’in kalecinin üzerinden aşırttığı top ağlarla buluştu ve kalan dakikalarda da başka bir gol olmayınca Turanspor altın değerinde bir üç puanı hanesine yazdırdı.
Bu sonuçla 10. haftası geride kalan sezonda Turanspor, aldığı üç puana rağmen son sıradaki Isparta Gençlik’in hemen üstünde 12. sıradaki yerini korurken, deyim yerindeyse “kritik bir viraj”ı dönemeyen Konyaaltı Belediyespor ise zirveye yaklaşma fırsatını elinden kaçırdı.




Turanspor teknik sorumlusu Metin Günay'ın maç sonu röportaji:



MAÇ KARNESİ

Konyaaltı Belediyespor: Yusuf Kılıç, Mubin Bıyıkoğlu, Ali Kıbıç, Metehan Mimaroğlu, Kamranbey Kapadze, Bekir Kanatmış (Muhammed Can Aydın dk. 60), Hasan Hüseyin Mercan, Utku Ulu (Yasin Yunus Verdi dk. 78), Selami Karaca (Ömer Kaya dk. 68), Enes Aydın, Burak Baba (Teknik Sorumlu: Süleyman Kibar).

Turanspor: Berk Erdoğan, Anıl Koçak, Mustafa Tugay Aydoğan, Ildar Amirov, Samet Baştürk (Muhammet Dağıstan Yıldırım dk. 67), Mustafa Akdağ, Yusuf Mert Yaldızdır (Emre Gülle dk. 61), Mustafa Arıkan, Serkan Duman, Mehmet Tosun, Mehmet Tolunay Gül (Teknik Sorumlu: Metin Günay).

Goller: Samet Baştürk (dk. 16), Muhammed Can Aydın (dk. 75), Muhammet Dağıstan Yıldırım (dk. 90)




Kartlar: Mehmet Tolunay Gül (dk. 7), Hasan Hüseyin Mercan (dk. 27), Ali Kıbıç (dk. 59), Berk Erdoğan (dk. 68), Ömer Kaya (dk. 71), Mehmet Tosun - KK (dk. 75), Enes Aydın (dk. 75), Sercan Demir (dk. 80), Ildar Amirov (dk. 85), Muhammet Dağıstan Yıldırım (dk. 88), Yusuf Mert Yaldızdır (dk. 90), Burak Baba (dk. 90).
Hakemler: Ersan Şen, Can Dişbudak (YH), Fatih Deveci (YH), Tansu Doğan Yılmaz (DH).


MAÇTAN KARELER 







Haber: Gökhan GÜNÜÇ
 

MİLLİ SPORCU EKİN BOZ ile OKÇULUĞA DAİR

Akdeniz Universitesi BESYO öğrencilerinden milli okçu Ekin Boz ile “ata sporumuz” olan okçuluğun neden olması gereken noktada olmadığına, okçuluğun dünden bugününe, ülkede spor kültürünün gelişmeyişinde ailenin ve çevrenin nerede durduğuna dair keyifli bir söyleşi yaptık.

16 Aralık 2015


 Kısaca kendinizi tanıtmanız gerekirse?

- İsmim Ekin Boz. Okçuluğa 9 yaşında başladım. Şu an 21 yaşındayım ama yıldızlarda ve gençlerde çok fazla derece aldım zamanında. Hâli hazırda milli takım sporcusuyum. Özellikle Antalya’da düzenlenenler olmak üzere, Avrupa şampiyonası gibi uluslararası standartta turnuvalara çok fazla katıldım. Güzel bir şekilde devam ediyorum hâlâ.

Okçuluğun çok yaygın bir spor olmadığını söylemek mümkün. Bu bakımdan sporla tanışma hikâyenizi duymak isterim. Birilerinin desteği ve yönlendirmesinden bahsetmek mümkün mü, yoksa bütünüyle şans eseri mi oldu başlangıcınız?

- Aslında bütün sporları yaptım diyebilirim dokuz yaşına kadar. İlk yüzmeyle başladım, daha sonra annemin isteğiyle basketbol, tekvando, badminton, voleybol, futbol vs. hepsini yaptım daha sonra yine annemin yönlendirmesiyle okçulukla tanıştım. Şu an kalkmış olmasına rağmen, o dönem 10 yaş gibi bir alt yaş sınırı mevcuttu, dokuz yaşındaydım dolayısıyla almadılar ama daha sonra Gülşen hocamın bizzat istemesiyle spora dâhil oldum. Dediğim gibi, dokuz yaşında başladım bu spora, şu anda da hâlâ devam ediyorum. Aynı zamanda antrenörlüğünü de yapıyorum üç senedir.

Çok basit şekilde, neden diğer sporlar değil de okçuluk? Sonuçta yüzme ve tekvando da dahil diğer sporlarda da geçmişiniz olduğundan bahsettiniz?

- Öncelikle annemin hakkını vermem gerekir, o çok istedi benim okçu olmamı. Ardından okçuluğa başladığım dönem Vladimir Lekveishvili (Gürcü) diye bir hocam vardı onu da saymamak olmaz, ikisinin bana çok fazla emeği geçti. Bana sürekli “Sen bu spordan ekmek yiyeceksin” diyorlardı ilk zamanlarımda. Bunun yanı sıra okçuluk diğer sporlara nazaran gerçekten bağımlılık yaratıyor. Tenis ve basketbol da yaptım ama bu kadar sporun içinde olmadığı rahatlıkla söyleyebilirim. Okçuluğu defalarca bırakıp tekrar başladım fakat okçuluğun verdiği hazzı başka sporlarda bulamadım. Yarışmaya gittiğin her seferinde de bir para ödülüyle olsun bir madalyayla olsun döndüğün zaman, ister istemez daha çok bağlanıyorsun diyebilirim


Okçuluk bir bakıma da güç sporu, dolayısıyla hedefi vurmadan önce mutlaka bir hazırlık süreci olmalı. Buraya gelmeden önce başlangıçta serum lastikleriyle çalışıldığını okumuştum, ki sporun en sıkıcı dönemi olduğu konusunda da çoğunluk hem fikirdi.

-Ben başladığım dönem, o serum lastiği denilen aletle tam 7 ay lastik çektim ve gerçekten inanılmaz derecede sıkılmıştım. Yaşımın küçük olmasından dolayı yapılan bir uygulamaydı ancak alt yapımın sağlam gelmesini sağladılar, bu bakımdan şimdi iyi ki diyorum. Günümüzde okçuluk benim öğrendiğim zamanki gibi değil. Evvelden ilk olarak serum lastiğiyle başlanırdı, şimdi onun yerini plates lastikleri aldı çünkü serum lastiği bulmak mümkün değil. Dolayısıyla plates lastiğiyle başlanıyor, serum lastiğinden farklı olarak plates lastiğinde bırakışı da öğreniyorsun. Ardından belli bir süre tahta yay çektiriyorlar, ardından tahta yayla ok atıyorsun. Tahta yaydan sonraki aşamada metal yaya geçiyorsun, rotunu, ağırlığını, okunu takıyorsun derken çocuklar daha fazla hevesleniyorlar. Metal yayın dışında bir de makaralı yaylar var, bu da aynı şekilde klasikten başlar ama eğer sporcunun el-göz koordinasyonu mekanik bir sisteme uygunsa onu bu yaylara yönlendiriyorlar. Şu an olimpiyatlarda geçerliliği olmayan bir dal makaralı yay, ilk denemeleri 2016’da yapılacak.

Madalya aldığınız ve almadığınız bir turnuvayı yan yana koyun, karşılaştığınız rakiplerin de aynı isimler olduğunu farz edin. İkisi arasındaki farktan bahsetmeniz gerekirse, neler söylemek isterdiniz?

- Bunu aslında açıklamak çok kolay, çünkü kendi elinde olan bir şey bu. Şunu yaptım on ikiden vurdum ya da şunu yapamadım ondan böyle oldu diyebiliyorsun. Antrenman yapmamışsındır, mental olarak hazırlanmamışsındır, o gün iyi uyuyamamışsındır, iyi kahvaltı yapmamışsındır; bunlar hep eksi. Örneğin madalya aldığın bir yarışmada atıyorum kahve içmemişsindir. Okçuların uzun süre hedefe odaklanabilmeleri için kalp atım hızlarının düşük olması gerekiyor ki, kahve içmek kalp atım hızını yükseltiyor. Kahve içtiğin için kalbin iki kere daha fazla attı diyelim, bu gayet ufak bir ayrıntı olmasına rağmen seni hedeften şaşırtabilir, nihayetinde 70 metre gibi mesafeden atıyorsun.

Şunu sormak istiyorum, okçuluk “ata sporu”muz olmasına rağmen neden gerektiği kadar saygın değil, hatta şöyle sormak daha uygun olur sanırım neden olması gerektiğini düşündüğümüz yerde değil?

- Aslında Türkiye’nin sadece okçulukla değil, bütün sporlarla bir kavgası dövüşü olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki, bütün sporlarımız bu kadar aşağıda. Olimpiyatlara gönderdiğimiz bireysel sporcu sayısı iki ya da üçü geçmiyor. Öte yandan her sporcunun taşıdığı kaygı ve korkuları var, sakatlık kâbusundan dolayı. Örneğin ben milli sporcuyum, Gençlik ve Spor Bakanlığı bana; “Sen milli sporcusun, ben seni olimpiyatlara hazırlayacağım, sakatlık hâlinde bile senin arkanda duracağım” dediği takdirde ben spora daha çok bağlanırım. Ama sen bunu demiyorsan sporcunun spora bağlanmasını bekleyemezsin. Çünkü ama az ama çok olsun bir aile baskısı var, bunun yanında dış baskılar ve çevre koşulları da var. Ben millilik bursu alıyorum şu an Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan, bana “Sen okulu bırak, gel kamplara, hazırlayalım milli takıma seni” dediklerini düşünelim örneğin. Şu an beden eğitimi bölümünde okuyorum, burada dört hafta normal, dört hafta da kamp izin yazısıyla devamsızlığın olduğu söyleniyor. Bu iki ay yapıyor, okul neredeyse dört ay. Hadi diyelim ki 2 ay okula gitmedin, 2 ay derslere girmek zorundasın, sınavlara girmek zorundasın. Sen derslere gelmeyip sınavlara girmeyince okuldaki hocalar diyor ki, “Sen derse gelmiyorsun, ben seni nasıl geçireyim?” İster istemez hak veriyorsun, sonuçta ileride bize çocuklarını emanet edecekler, başka insanlar da aynı şekilde; sen burada bir şey öğrenmediğin takdirde, istersen olimpiyat şampiyonu ol; öğrencine bir şey öğretemedikten sonra senden öğretmen ya da antrenör olmaz. Diğer taraftan da antrenman yapmam isteniyor, tanrı korusun, trafik kazası geçirdikten sonra, kolumu kaybettikten sonra bana aynı millilik bursunu verecekler mi? Bu kaygılar seni uzaklaştırıyor ister istemez. 


 Ailenin öneminden bahsetmiştiniz. Siz de karşılaşmışsınızdır sıklıkla, klasik hikâyedir; “Çok yetenekliydim, ailem beni desteklemedi, o nedenle sporcu olacağıma gayet normal bir hayata sahip oldum.” Spora devam konusunda ki; hobiden ziyade, burada milli takıma yükselmekten, bu işten para kazanmaktan ve profesyonellikten bahsediyorum, ailenin gerçekten birinci derecede etkin bir rolde olduğuna inanıyor musunuz? Diğer taraftan tam tersi hikâyelerin de olduğunu söylemek mümkün değil mi? Ailesine resti çekip çok büyük sporcu olanlar da mevcut. Yani belli noktalarda bireysel kararlar vermenin de önemli olduğunu düşünüyorum. “Evlatlar kendi yollarına gitmelidir” sözüne inanıyorum bir bakıma.

- Bence aile, çok etkili. Mesela anne-baba izin vermedikten sonra sen şuradan şuraya adım atamazsın. Bu yaşla da alakalı bir durum değil, sen 40 yaşına gelsen de, annene veya babana şunu yapabilir miyim diye sorsan, “hayır” cevabını aldığında bitiyor. Çünkü onların rızasını, iznini de almak istiyorsun bir yerde. Öte yandan, bizim olimpiyat şampiyonlarında da bir sıkıntı var, şampiyon olan beş kişiden üçü dopingli çıkıyor. Doping de, hem aileden hem antrenörden hem de çevre koşullarından alınan bir şey. Doping de öyle acımasız bir olay ki, ne şerefin ne haysiyetin kalıyor. Bana böyle bir olayla karşılaşmaktansa, annemin yanında otururum daha mantıklı geliyor. Diyelim ki çok başarılı olacaksın, çok ilerleyeceksin, olimpiyat şampiyonluğuna kadar ilerleyeceksin; ama belki de çıkamayacaksın, onun bir garantisi yok, bu yönden yani aileye rest çekecek kadar önemli bir durumun olmadığını düşünüyorum.

Dopingden bahsettiniz. Dopingden sonra sporcuya olumsuz bir yaklaşım illa ki oluyor söylediğiniz üzere. Mesela Tanrı korusun, doping testiniz pozitif çıktı, ancak siz dopingli madde kullandığınızın farkında değilsiniz. Bundan sonraki spor yaşantınıza, size karşı olumsuz bakışlara aldırmadan devam edebilir miydiniz?

- Olimpiyat havuzu denen bir şey var. Genelde belirli tarihler verirler sporcuya ama bazen de o an doping kontrolü yapmıyorlar sana, şu saatte nerede olduğunu bildiriyorsun internet adreslerine, ona göre gelip bir anda kan testini yapıveriyorlar. Ben hayatımda hiç doping ilacı kullanmadım, belki de kullanmışımdır benim haberim yok. Yani doping kullanayım diye doping kullanmadım ama belki aldığım bir ilaçta doping vardır, ama doktor bunu bilmiyordur. Mesela penisilinler dopingtir aslında, ben penisilinin doping olduğunu sonra kendim araştırarak öğrendim. Dönebilir misin spora? Elbette dönebilirsin ama bu noktada antrenörüm kilit noktada. Benim antrenörüm eğer benim arkamda duruyorsa ben o spora devam ederim. Eğer antrenörüm de bana inanmıyorsa ben o spora devam edemem diyebilirim.

Siz de bahsettiniz, milli takıma yükselen sporcularda genellikle 9-10 yaşlarından itibaren ki bunu rahatlıkla 5-6’ya çekebiliriz, bir hazırlık süreci mevcut. Şimdi 23 yaşında bir adam düşünün, başlangıçta hobi olarak başladığı bu sporda, alt yapı eğitimi almamış olmasına rağmen bir süre sonra milli sporcu olma hayalleri kuruyor. Olağan bir şey mi sizce?

- Atletizmde şu vardır; “Genlerden gelen yetenek”. Okçuluk da benzer bir yetenekten bahsetmenin mümkün olmadığını söyleyebilirim. Eğer senin kolun uygun değilse, senin dikkatin çok dağınıksa, eğer senin kafa yapın uygun değilse, zaten istesen 20 sene ok at, yine milli takıma giremezsin. Ama diyelim ki çok yeteneklisindir, hiçbir şekilde yapmamışsındır, okçuluğa başladığının ikinci günü deli gibi puan almışsındır; çünkü kafan rahattır. Ben biraz okçuluğa kumar olarak bakıyorum, düşünsenize 70 m’den atıyorsunuz, her şeyi düzgün yaptığınıza inanıyorsunuz, gerçekten de isabet tahtasında 10’a atmamış olmanız için hiçbir olumsuz koşul yok ama ok sağda 8’e gitti. Bunun nedenini o an çözmeye çalışıyorsun, hocana neden böyle oldu diye soruyorsun, hocan “Neden bırakışını açtın?” diye soruyor ama sen bırakışının farkında değilsin ki. O gitti artık, kurtuluşun yok. Çok ileri yaşlarda başlayıp milli takıma yükselenleri de gördüm, tam aksine küçük yaşlarda başlayıp hiç yükselemeyenleri de gördüm. Ben mesela çok çok sonra girdim milli takıma, 2009’da milli takım kamplarına katılmaya başladım, milli sporcu ünvanını da 2013’te alabildim ancak. Olabilir yani.


HABER: Gökhan GÜNÜÇ

ANTALYA’DA OKÇULUK SPORUNUN YÜKSELEN DEĞERİ “EKOL OKÇULUK SPOR KULÜBÜ”


   Ekol okçuluk spor kulübü kariyerinde Avrupa şampiyonluğu, Türkiye sampiyonlukları bulunan milli sporcu ve antrenör Tayfun Kolay tarafından kurulmuştur. Kulüp antremanlarını Park Antalya Spor ve Yaşam Merkezi’nde gerçekleştirmektedir. Kulübün başantrenörü Tayfun Kolay Türkiye’de ve Avrupa’da şampiyonlukları olan dünya şampiyonalarına katılmış bir milli sporcu.

 “Kulübün amacı milli takıma ve ülkemize başarılı sporcular yetiştirebilmek”

   Ekol okçuluk spor kulübünün başantrenörü Tayfun Kolay kulübün amacının milli takımımıza ve ülkemize başarılı sporcular yetiştirebilmek olarak açıklıyor. Kulübün şu ana kadar ulusal ve uluslararası turnuvalardaki başarısından memnun olduğunu ve başarılarını her zaman artırmak için çalıştıklarını dile getiren Tayfun Kolay bu başarıların devamını getirmeye çalışacaklarını söylüyor.



 “Çocuklarının spora başladıktan sonra derslerindeki konsantrasyonunun ve hayatlarındaki disiplinin arttığını söyleyen aileler var”

   Antrenör Tayfun Kolay spora yeni başlamış sporcularının ailelerinden aldığı tepkilerin çok olumlu olduğunu, gençlerin spordan aldıkları disiplini hayatlarının her alanına yaydıklarını ve bu disiplinle başarıya daha kolay ulaştıklarını bu sözlerle açıklıyor.

“Emek ve disiplinle başarı gelir”

   Okçuluk sporunun sadece yetenekli olmakla başarılı olunabilen bir spor olmadığını emek vermek ve disiplinli çalışmanın başarıyı her zaman getireceğini ise şöyle açıklıyor: Okçulukta yetenek önemlidir ama bu yeteneği spor disipliniyle, çalışmayla, emek vermekle desteklenmediği zaman başarılı bir sporcu olmak zor. Sadece okçulukta değil sporun her dalında çalışkan ve disiplinli sporcular yetenekli sporculardan daha başarılı olmuştur. Emek ve disiplinle başarı gelir.

“Önce iyi insan, iyi sporcu”

   Kulüp olarak diğer bir amaçlarının spor ahlakı olan topluma yararlı bireyler yetiştirmek olduğunu söyleyen Tayfun Kolay iyi sporcu olabilmenin iyi bir insan olmaktan geçtiğini Ekol okçuluk kulübü olarak önce iyi insan, iyi sporcu yetiştirmek istediklerini dile getirdi.

   Ekol okçuluk kulübü olarak sosyal sorumluluk projelerinede katıldıklarını söyleyen Tayfun Kolay bu projelerde bazı ihtiyaç sahibi öğrencilerin okul masraflarını karşıladıklarını spor kulübü olarak sadece spor eğitimine değil milli eğitime de destek verdiklerini dile getiriyor.







http://www.ekolokculuk.com/   Ekol okçuluk spor kulübünün web sitesi.

ANTALYA “PARK ANTALYA” İLE SPORA DOYUYOR

    Profesyonelinden amatörüne, emeklisinden emekçisine, yaşlısından gencine herkesin yuvası olmuş PARK ANTALYA, başarıdan başarıya koşan yetiştirdiği sporcularıyla ve antrenörleriyle sporun geleceğine ışık tutuyor.
  Muratpaşa Kızıltoprak mahallesinde bulunan PARK ANTALYA SPOR VE YAŞAM MERKEZİ 2009 yılında Umg sportif hizmetler limited şirketi tarafından kuruldu. 2011 yılında tesis hizmete girdi. Merkez Futbol, Basketbol, Voleybol, Tenis, Yüzme, Plaj voleybolu ve okçuluk branşlarında faaliyet göstermektedir.


  UMG sportif hiz ltd şti ortaklarından ve Park Antalya spor ve yaşam merkezinin yöneticilerinden Uğur Duyar merkezin amacının sporculara spor sevgisini aşılamak ahlaklı ve mücadele gücü üstün sporcular yetiştirmek olarak açıklamaktadır. Yönetici Uğur Duyar eğitimin sadece fen, ilim ve matematikle olmadığını, spordan yoksun olan bir gençliğin vatanı dahi ileri taşıyamayacağını kişilerin gelişimindeki en büyük unsurun bedensel gelişimle tamamlanacağına inandıklarını söyledi ve ekledi kuruluşumuzdan bu yana sporcularımıza spor ahlakının her şeyden önemli olduğunu, sporda mücadeleyi hiçbir zaman bırakmamaları gerektiğini öğretiyoruz dedi. Park Antalya’da aynı zamanda sosyal sorumluluk projeleri de yürüttüklerini dile getiren yönetici Uğur Duyar Gençlik Ve Spor Bakanlığı, İl Emniyet müdürlüğü ve Muratpaşa Kaymakamlığı ile ortak sosyal sorumluluk faaliyetleri yürüttüklerini dile getirdi. Bu sosyal sorumluluk faaliyetlerinde ihtiyaç sahibi gençler için spor faaliyetleri yürütülüyor.


  Park Antalya spor ve yaşam merkezinde sadece tesise ait spor faaliyetleri yürütülmüyor, diğer spor okulları ve kolejlerle işbirliği yapılarak ortak turnuvalarda düzenlenmektedir. Merkezin voleybol antrenörlerinden Mustafa Serhat Ünal gençlerin spora olan ilgisinin artırılması için çeşitli turnuvalar ve şenlikler düzenlendiğini ve bu şenliklere ilginin yüksek düzeyde olduğunu dile getirdi. Merkezin spor branşlarının yeterli olduğunu dile getiren Mustafa Serhat Ünal belli başlı problemlerinin de olduğunu söyledi, en önemli eksiklerinin bazı branşlardaki spor salonları ve sahaları olduğunu söyledi. Spor merkezine ulaşımında sıkıntılar olduğunu söyleyen Mustafa Serhat Ünal ilerleyen zamanda bu sıkıntılarında çözülebileceği dile getirdi.